Blog

Çocuk ile Kişisel İlişki Kurulması

Çocuk ile Kişisel İlişki Kurulması

24 Ağu 2024

Blue Flower
Blue Flower

Çocuk ile Kişisel İlişki Kurulması

Çocuk ile kişisel ilişki kurma hakkı, güncel olarak en sık karşılaşılan haliyle boşanma ya da ayrılık gibi durumlarda uygulama alanı bulmaktadır. Yanı sıra, anne babanın hiç evli olmaması, hukukumuzda TMK m. 348 de düzenlenen velayetin kaldırılması ya da m. 347 hükmünde düzenlenen çocuğun bir aile yanına ya da kuruma gönderilmesi hallerinde de söz konusu olabilir. 347. maddenin uygulanmasında ana babanın velayet hakkının kaldırılmasının aranmadığı, TMK m. 323 hükmünde geçen “…veya kendisine bırakılmayan çocuk..” ibaresinin bu anlama geldiği maddenin gerekçesinde belirtilmiştir.

Ebeveyn ve çocuk arasında velayet ilişkisinin bulunmaması, çocuğun üstün menfaatine yarar şekilde anne baba ya da üçüncü kişi arasında ilişki kurulmasına, birlikte zaman geçirilmesine, duygu ve düşüncelerin paylaşılmasına engel olmamakta, taraflar arasındaki maddi manevi iletişimin tamamen kopmasını gerektirmemektedir. Bu ilişkinin devamlılığının sağlanması için de çocuğun menfaati gözetilerek velayet hakkına sahip olmayan taraf ile çocuk arasında ziyaret, telefon, mektup, e-mail gibi yollardan bir veya birkaçıyla somut olay özelinde uygun olan şekilde, istikrarlı ve devamlı olarak kişisel ilişki tesis edilmesi sağlanmalıdır.

Çocuk ile kişisel ilişki kurma hakkı, tarafların kişilik hakkına dâhil değerlerden olup bu haktan feragat edilmesi ya da hakkın devredilmesi söz konusu değildir. Kişisel ilişki kurulması hakkı velayet hakkının uzantısı olmayıp velayet hakkından bağımsız niteliktedir. Bu hak başta ebeveynlere yönelik olarak tanımlanırken zamanla üstün menfaati gözetilmek koşuluyla çocuk da bu hakkın sahibi olarak tanınmıştır. Öte yandan kişisel ilişki tesisinin, hak olmasının yanı sıra yükümlülük olduğu da belirtilmelidir. Doktrinde kişisel ilişki kurma hakkı, velayet hakkı gibi yüküm hak olarak nitelendirilmektedir.

Çocuk ile Kişisel İlişki Kurma Hakkının Kapsamı ve Sınırları

Çocuk ile kişisel ilişki kurulması sırasında, kişisel ilişki kurma hakkına sahip olan taraf çocuğun diğer taraflarla olan ilişkilerini zedelemekten, çocuğun eğitimi, yetiştirilmesini ve huzurunun tehlikeye girmesini engellemekten kaçınmalıdır. (TMK m. 324) Kişisel ilişki tesisi en yaygın karşılaşılan biçimiyle ziyaret hakkı başta olmak üzere telefon, mesaj, mektup, e-mail gibi araçlarla somut olay özelliklerine göre sağlanabilir. Bu sırada tarafların talepleri, sağlık durumları, sosyal çevreleri, yaşadıkları yerlerin mesafesi, çocuğun yaşı, okul durumu, tarafların yakınlığı gibi faktörler de göz önüne alınmalıdır. Kişisel ilişki kurulmasının içeriğinin ayrıntılı, açık ve uygulanabilir şekilde düzenlenmesi, çocukla ilişkinin kurulma biçimi (ziyaret, telefon vb.), zamanı (özel gün ve tatiller gibi), yeri, kişisel ilişkinin süresi (örneğin çocuğun geceleyip geceleyemeyeceği) ve çocuğun üstün yararının gözetilmesi son derece önemlidir.

Kişisel ilişki kurulması hususunda, çocukla ilişki kurulup kurulamayacağı ya da ilişkinin kurulma biçimi gibi hususlar belirlenirken ayırt etme gücüne sahip olan çocuğun dinlenmesi, çocuğun iradesinin esas alınması gerekmektedir. Çocuğun iradesi aleyhine kişisel ilişki kurulmasına karar verilmesi, çocuğun kişilik hakkının zedelenmesine yol açabilmekte, kişisel ilişki kurma hakkının amacına da aykırılık teşkil etmektedir. Aynı şekilde ayırt etme gücü bulunmayan çocuğun da kişisel ilişki kurmak istememesi halinde kişisel ilişki kurmaya zorlanması uygun değildir. Bu gibi durumlarda kişisel ilişki kurulmasına karar verilmeden evvel ortada şiddet vb. durumların var olup olmadığının araştırılması gerekmektedir.

Çocuğun üstün menfaati ile kişisel ilişki kurma hakkı arasında dengenin gözetilmesi gerekmektedir. Çocuğun menfaatinin gerektirdiği durumlarda bu hak sınırlandırılabilir ya da engellenebilir. Anayasa m. 41/2 de her çocuğun yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça anne babasıyla kişisel ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olduğu düzenlenirken çocuğun menfaatinin korunması gerektiği vurgulanmıştır.

Kişisel ilişkinin sınırları TMK m. 324 hükmünde düzenlenmiş, maddenin ikinci fıkrasında kişisel ilişki kurulmasının sınırlandırılması ya da engellenmesine neden olabilecek dört durum sayılmıştır. Bunlar; kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzurunun tehlikeye girmesi, ana babanın kişisel ilişki kurma hakkını maddenin 1. fıkrasında öngörülen yükümlülüklere aykırı olarak kullanması, ana baba çocukla ciddi olarak ilgilenmemesi ve diğer önemli sebeplerin varlığıdır. Bu sebeplerden birinin ortaya çıkması halinde kişisel ilişki kurma hakkı tamamen engellenebileceği gibi belirli bir süre durdurulabilir ya da içeriği değiştirilebilir. Ölçülülük ilkesi uyarınca kişisel ilişkinin tümüyle kaldırılması/engellenmesine son çare olarak başvurulması, bunun yerine çocuğun menfaatine yarayacak şekilde örneğin ziyaret hakkının kısıtlanması ile tarafların telefon, yazışma gibi diğer iletişim yollarıyla ilişki kurmalarına izin verilmesi ya da ziyaret hakkının üçüncü kişilerin gözetiminde gerçekleştirilmesi mümkün olabilir.

Çocuk ile Kişisel İlişki Kurma Biçimleri

Belirtmek gerekir ki; kişisel ilişki hakkının kullanılma biçimi henüz mahkeme kararıyla düzenlenmediyse TMK m. 326/3 hükmü uyarınca düzenleme yapılana kadar velayet hakkı sahibinin ya da çocuğun kendisine bırakılan kişinin rızası dışında çocukla kişisel ilişki kurulamaz. Şayet mahkeme tarafından verilmiş bir kişisel ilişki kurma hakkı varsa bu hak ancak o halde velayet hakkı sahibine ya da çocuğun kendisine bırakıldığı kimseye karşı ileri sürülebilir. Mahkeme tarafından verilen kişisel ilişki kurulması kararında bu ilişkinin ne şekilde kurulacağına dair açık ve icra edilebilir bir düzenleme yapılması gerekmektedir. Bununla birlikte, hâlihazırda var olan durumun değişmesi halinde kişisel ilişki yeniden düzenlenebilir.

Mahkeme tarafından velayet hakkına sahip olmayan ya da çocuk kendisine bırakılmayan tarafın kişisel ilişki tesis edilmesi talebi kabul görürse, öncelikle kurulacak kişisel ilişkinin türü belirlenmelidir. Kurulmasına karar verilen ilişkinin türü muhakkak çocuğun üstün menfaatine yarayacak şekilde belirlenmelidir. Kişisel ilişkinin çoğunlukla ebeveyn ile çocuğun görüşmesi bir diğer deyişle ziyaret şeklinde düzenlenmesi karşımıza çıkmaktaysa da bununla sınırlı kalmamaktadır. Somut olayın özelliklerine göre yazışma, telefonla görüşme, bilgi edinme hakları da kişisel ilişki kurma hakkı kapsamındadır. Özellikle çocuk ile kişisel ilişki kurma hakkı sahibi olan tarafın ziyaret hakkının kullanılmasını engelleyecek kadar uzak mesafelerde yaşamaları ya da seyahati engelleyecek sağlık problemlerinin varlığı gibi durumlarda mektup, telefon, e-mail, mesaj görüntülü görüşme araçları gibi iletişim araçlarıyla -bu iletişim araçlarının çocuk açısından uygun olması şartıyla- kişisel ilişkinin sağlanması önem kazanmaktadır. Velayet hakkı sahibi olan taraf çocuğun menfaatine uyduğu sürece çocuğun diğer tarafla olan kişisel ilişkisinin bu iletişim araçları ile sağlanmasına müsaade etmeli ve katlanmalıdır.

Mahkeme tarafından kişisel ilişkinin ziyaret hakkı şeklinde tayin edilmesi halinde, kişisel ilişki tesisi objektif bir düzen gerektirdiği için ziyaret süresinin şüpheye mahal vermeyecek derecede açık, hangi gün hangi saatte başlayıp biteceğinin belirli olması, ulusal ve dini bayramlar gibi özel günlerin ve tatil günlerinin de göz önünde alınması gerekmektedir. Aksi halde hükmün icrasında problemler ortaya çıkabilir. Öte yandan kişisel ilişki zamanı belirlenirken ebeveynlerin çalışma zamanlarının da göz önüne alınması gerekmektedir. Örnek vermek gerekirse, yıllık izin zamanı Ağustos ayına denk gelen ebeveyn ile çocuk arasında Temmuz ayında kişisel ilişki tesisine karar verilmesinin hem ebeveynin hem çocuğun yararına olduğundan bahsedilemeyecektir. Aynı doğrultuda takdir edilen ziyaret süreleri de hakkın amacına uygun nitelikte olmalıdır. Yani ziyaret sürelerinin kişisel ilişkinin amacıyla uygun düşmeyecek ölçüde kısa örneğin iki ayda bir gün ya da çocuğun menfaatini zedeleyecek kadar uzun olduğu hallerde amaca uygun nitelikte bir kişisel ilişkinin varlığından söz edilemeyecektir.

Esas olan çocuk ile ebeveyn arasında etkili ve devamlı kişisel ilişki tesis edilmesinin sağlanmasıdır. Durum böyle olsa da çocuğun menfaatinin gerektirdiği hallerde kişisel ilişki kurma hakkı sınırlandırılabilir ya da tümüyle engellenebilir. Bu halde de kişisel ilişkinin sınırlandırılması ya da tümüyle kaldırılması son çare olarak uygulanmalıdır. Her ne kadar kişisel ilişki kurma hakkının amacıyla uyuşmasa da ziyaret hakkının üçüncü kişi nezaretinde kullanılması çocuğun menfaatine yarayacaksa kişisel ilişkinin bu şekilde kurulmasına da karar verilebilir. Bununla birlikte kişisel ilişki kurulmasına dair verilen mahkeme kararlarının kesin hüküm teşkil etmediğini, çocuğun yaşı, eğitimi ya da değişen diğer durumlar üzerine çocuğun menfaati gözetilmek suretiyle yeniden düzenlenebileceğini de tekrarlamakta fayda vardır.

Çocuk ile Kişisel İlişki Kurma Hakkına Sahip Olanlar Anne - Baba

Velayet hakkına sahip olmayan ya da çocuk kendisine bırakılmayan anne babanın çocukla kişisel ilişki kurabileceği TMK m. 323 ile açıkça düzenlenmiştir. Anne ya da babanın çocukla kişisel ilişki kurması boşanma ya da ayrılıklarına karar verilmesinden kaynaklanabileceği (TMK m. 182, TMK m. 197/4, TMK m. 336/2- 3) gibi ana babanın esasen hiç evlenmemiş olmaları ya da ebeveynlerden birinin velayet hakkının kaldırılmasından (TMK m. 348) da kaynaklanabilir. Bununla birlikte velayet hakkı kaldırılmaksızın TMK m. 347 hükmü uyarınca çocuğun bir aile yanına ya da kuruma yerleştirilmesi halinde de ebeveynlerin çocukla kişisel ilişki kurma hakkı söz konusu olacaktır. Evlilik dışı doğan çocuklar açısından; çocuk ile anne arasındaki soybağı doğumla kurulacağından (TMK m. 282/1) bu hususta tereddüt bulunmamaktaysa da babanın çocukla kişisel ilişki kurulmasını isteyebilmesi için çocukla baba arasında soybağının kurulmuş olması gerekmektedir. Şayet soybağı ilişkisi kurulmadıysa babanın çocukla kişisel ilişki kurma hakkını TMK m. 325 hükmüne göre üçüncü bir kişi gibi kullanabileceği belirtilmektedir.

Çocuğun evlatlık verilmesi durumunda ise kişisel ilişki kurulması hususunda farklı görüşler mevcuttur. Bir görüş, çocuğun evlatlık verilmesi halinde çocukla ana bana arasındaki ilişki sona erdiğinden istisnai haller dışında kişisel ilişkinin tesisinin istenmemesi gerektiği yönündedir. Doktrindeki diğer bir görüş ise çocuğun evlatlık verilmesi halinde ebeveynlerin velayet hakları olmamakla beraber tarafların soybağı ilişkisi devam ettiğinden ana babanın çocukla kişisel ilişki kurma hakkının devam ettiğini savunmaktadır.

Üçüncü Kişiler

Kişiler Belirli şartların varlığı halinde üçüncü kişilerin de çocukla kişisel ilişki kurma hakkına sahip olacağı TMK m. 325 ile hüküm altına alınmıştır. Madde, kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkının, olağanüstü hallerin varlığında ve çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde ana babadan başka kişilere de tanınabileceğini belirtmektedir. Üçüncü kişiler kavramının kimleri kapsadığı madde metninde açıkça sayılmamıştır ancak bu hakkın özellikle hısımlara tanınabileceği belirtilmiştir. Şu halde çocukla kişisel ilişki kurma hakkına sahip olan üçüncü kişiler arasında; büyükanne-büyükbabalar (Önceki Kanunda üçüncü kişilere açıkça tanınan böyle bir hak bulunmadığından büyükanne-büyükbabanın torunlarıyla kişisel ilişki kurup kuramayacakları konusundaki boşluğu Yargıtay, İçtihadı Birleştirme Kararıyla doldurmuş ve onlara da kişisel ilişki kurma hakkı tanınmıştır. Bkz. YİBGK, E. 1959/12, K. 1959/29, 18.11.1959), çocukların ayrı yaşadığı kardeşleri, hala (Yargıtay HGK, E. 2009/2-71, K. 2009/115, 11.03.2009), dayı, amca, teyze gibi çocukla yakın bağları bulunan hısımlar sayılabilir. Bununla birlikte kanun özellikle hısımları zikretmişse de bu hak sadece hısımlarla sınırlanmış değildir.

Üçüncü kişilerin çocukla kişisel ilişki kurma hakkına sahip olabilmesi olağanüstü hallerin varlığı ve çocuğun menfaatinin bulunması şartlarına bağlanmıştır. Ayrıca bu şekilde kişisel ilişkinin tesis edilmesi için bir talebin olması gerekmektedir. Ortada bu yönde bir talep olmaksızın kişisel ilişki düzenlenmesi söz konusu değildir. Zira maddenin metninde de kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkından söz edilmektedir. Olağanüstü hallere örnek olarak; birbirlerinden ayrı yaşayan kardeşler arasında ya da çocuğun uzun süre yanlarında yetiştiği koruyucu aile ile aralarında ilişki kurulması halleri, soybağı ilişkisi kurulmayan biyolojik baba ile çocuk arasında kişisel ilişki tesis edilmesi, çocukla kişisel ilişki kurma hakkına sahip tarafın hastalanması ya da özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya çarptırılmış olması, ana babası ölen çocuğun büyükanne-büyükbabasıyla ilişki kurması hali ya da boşanma sonrasında çocuğun üvey anne babasıyla kişisel ilişki kurması halleri sayılabilir. Üçüncü kişilerin kişisel ilişki kurma hakları konusunda doktrinde bir görüş, anne babanın sağ ve içlerinden birinin çocukla kişisel ilişki kurma hakkını kullandığı durumda ayrıca üçüncü kişinin bu haktan yararlanamayacağını ileri sürmektedir. Ancak üçüncü kişilerin bu hakkını düzenleyen TMK m. 325, üçüncü kişilerin çocukla kişisel ilişki kurma hakkını anne babanın sağ olup olmamasına ya da içlerinden birinin kişisel ilişki kurma hakkını kullanıp kullanmamasına bağlamamıştır. Burada unutulmaması gereken husus çocuğun söz konusu olduğu her şart ve durumda çocuğun üstün menfaatinin korunması gerektiği olup, burada da yaş ve olgunluk seviyesine göre çocuğun görüşünün alınması gerektiği hatırlatılmalıdır.

Çocuk ile Kişisel İlişki Kurulmasında Görevli ve Yetkili Mahkeme, Kararların Uygulanması

TMK m. 326/3 ile bu hususta düzenleme yapılana kadar velayet hakkı sahibinin ya da çocuğun kendisine bırakılan kişinin rızası dışında çocukla kişisel ilişki kurulamayacağı düzenlenmiştir. Bu durumda velayet hakkı sahibi olmayan anne baba ve üçüncü kişilerin çocukla kişisel ilişki kurabilmesi ancak mahkeme kararıyla mümkündür. Bu hususta görevli mahkeme Aile Mahkemeleri, Aile Mahkemelerinin kurulmadığı yerlerde Asliye Hukuk Mahkemeleri olacaktır. Yetkili mahkeme hususunda TMK’nın 326. maddesi boşanma ve evlilik birliğinin korunmasına ilişkin yetki kurallarını saklı tutmuş, bununla birlikte kişisel ilişki kurulmasıyla ilgili tüm düzenlemelerde çocuğun oturduğu yer mahkemesinin de yetkili olduğunu düzenlemiştir. Dolayısıyla çocuğun oturduğu yer mahkemesi ile birlikte boşanma ve evlilik birliğinin korunmasına ilişkin kararlar açısından yetkili olan mahkemeler çocukla kişisel ilişki kurulması konusunda yetkili olacaktır. Bu bilgiler ışığında kişisel ilişki kurulmasına dair verilen mahkeme kararlarının değişen durumlar karşısında yeniden düzenlenebileceği de göz önüne alındığında, bahsedilen yetki kurallarının sadece kişisel ilişki kurulmasında değil sonradan bunun değiştirilmesinde de uygulanacağı belirtilmelidir.

Çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilam ve tedbir kararlarının yerine getirilmesi konusu ise 24.11.2021 tarihli ve 7343 numaralı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile değişikliğe uğramış, ilgili hükümler İcra ve İflas Kanunu’ndan çıkarılmıştır. Bu konu Çocuk Koruma Kanunu’nun 41/A ve devamı maddeleri ile Çocuk Teslimi ve Çocukla Kişisel İlişki Kurulmasına İlişkin İlam ve Tedbir Kararlarının Yerine Getirilmesine Dair Yönetmelikle düzenlenmiştir. Çocuk teslimine dair kararların yerine getirilmesi artık Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüğüne yapılacak başvuru ile müdürlükçe görevlendirilen uzmanlar tarafından gerçekleştirilmektedir.

Yukarıda genel çerçevesi verilen konuya ilişkin bir uyuşmazlığınız olduğunda somut olaya göre hareket edileceğinden, salt bu bilgiler sizin için yanıltıcı ve yönlendirici olabilir. Konusunda uzman bir avukata danışılması hak kaybı yaşamamanız adına önem arz etmektedir.



Yasal Uyarı:

WEB sitemizde yer alan tüm içerikler bilgilendirme amacı taşımakta olup hukuki bir uyarı, destek ya da öneri değildir. WEB sitemizde yer alan herhangi bir içerik reklam verme amacını taşımamaktadır.

©Copyright Apak Soylu Güler Hukuk Bürosu Tüm Hakları Saklıdır.



Yasal Uyarı:

WEB sitemizde yer alan tüm içerikler bilgilendirme amacı taşımakta olup hukuki bir uyarı, destek ya da öneri değildir. WEB sitemizde yer alan herhangi bir içerik reklam verme amacını taşımamaktadır.

©Copyright Apak Soylu Güler Hukuk Bürosu Tüm Hakları Saklıdır.